Seni Hiç Unutmadım

Günlerden bir gündü. Ben kendimle ekonomik yaşam savaşını veriyordum. Günler günleri kovalarken ben her şeyden habersiz işimde çalışırken bir çift gözün beni bir zaman süresince izlediğinden habersizce yaşıyordum. Sonra bir gün dikkatimi çeken birkaç kelime söyledin. Ben neden buraya geliyorum biliyor musun? Çocukluğumdan beri yirmi beş yıldır alışveriş yaptığım dükkânı senin için bıraktım ve buraya alışverişe geldim demiştin. Ben o anda sana baktım. Şaşkındım. Kim bu sözleri söyleyen diye tekrar dikkatlice baktım. Genç bir kadın gördüm. Gözlerinde parlaklık, hırs ve istek vardı. Neden beni hiç fark etmedin der gibi gözlüklerinin arasından gözlerini bana dikmiş biraz sertçe bakıyordun. Beyaz yüzlüydün. Çokta hoş görünüyordun. Uzun kahverengi saçların vardı. Biraz sevecenliğe ihtiyacın olduğunu duygularımla fark etmiştim. Bu sert bakışın ve ciddiyetin belki de birkaç defa alışverişe gelip seni fark etmediğimin nedenleri olabilirdi. Öylece yerimde kaldım. Sessizdim. Birkaç metre ileride birkaç kişinin arkasında beklerken kendini bana göstererek ve sırada bekleyen insanlardan hiç kimsenin senin söylemiş olduğun sözlerine ne mana vereceklerini hiç umursamadan o sözleri söylemiştin. Bunun anlamının benim için ne kadar değerli olduğunu sana o anda söyleyemezdim. Sıra sana gelmişti. Gözlüklerinin arasından bana bakarken gözlükleriniz numaralı dedim. Sadece dinlendiriyor demiştin. Bu soruyla birlikte bir kaç soru daha sordum. Detayıyla anlatmıştın. Çünkü benim ilgime cevap verip vermeyeceğini anlamak istemiştim. Cevabınla ilgi görmek istediğini anlamıştım. Gazete ve süt alıp gittin. Bir daha ki hafta pazar günü yine geldiğinde merhaba nasılsın dediğimde, iyiyim demiştin. Beni hatırlıyor musun diye sorduğunda evet dedim. Gazete ve süt almıştın dedim. Bir yandan müşterilerle ilgilenirken seninle  on beş, yirmi dakika konuştuk. Kelimeler akın akın geliyordu karşılıklı olarak. Duygular konuşmak istiyordu. Sen tezgahımın dışında fakat bana yakındın. Müşterilerimin alışverişlerini engellemeden yan tarafımda duruyordun. Senin duygularının yoğunluğunu artık tamamıyla fark etmiştim. Benimle ilgileniyordun. Açıkça söyleyeyim bende seninle ilgilenmek istiyordum. Çok güzeldin ve sohbetin ile akıllı olduğunu her halinle belli ediyordun. Ve evlenmek amaçlı olduğunu belli etmekten kaçınmayacağın sözlerin vardı. Bir sevgili ve bir koca arıyordun. Çok güzelliğin olmasına rağmen neden bulamadığını şimdi daha iyi anlıyorum. Sana güven verecek erkeği bir türlü bulamamıştın. Ve içine hoş gelecek bir erkek olmalıydı bu şanslı adam. Evinin kadını olacağını daha o gün seninle o sohbette anlamıştım. Seninle yakınlaşmak istemiştim. Beni sana ya da seni bana çeken bir güç vardı. Yine bir gün benimle konuşurken yanıma gel benimle müşterilere bakabilir misin dedim seve seve dedin. Benimle yan yana durmak isteğinin bu kadar yoğun olacağına bir an inanamadım. Sen beni istiyordun. Açıkça söyleyeyim bende seni istiyordum. Birkaç müşterinin çikolata ve sigara isteğini raftan alıp bana verirken gözlerindeki parıltıyı yine fark etmiştim. Hoşlandığın apaçık belliydi. Bende. Sonra sen gittin ve ben düşündüm. Sadece randevu istesem sen hazırdın. Sonu evlilikle bitecek bir birlikteliği yaşayacaktım. O an bunu anlamıştım. İnsan bunu hissederdi. Bunlar benim zihnimden geçen düşüncelerdi. Bir iki gün sonra yine geldin beni konuşmaya zorluyordun. Bir kadın hiç bu kadar istekle bir erkeği kendisiyle ilgilenmeye davet etmezdi. Çoğunlukla nazlanmayı seçerdi. Sonraki gün bir defa daha gelmiştin. Bunun son olacağını bilemezdim. İyice yakınlaşmıştık. Bu kadar benimle olmaya istekli bir kadını ret etmek aptallıktı. Ve ben o aptallığı yaptım. Bu yakınlıktan ayrılmak zorunda kalacağımı  o ana kadar bilemiyordum. Sonra bir şeyler oldu kendimle ilgili yapmak istediğim şeyler vardı. Şehre gitmeliydim. Üç gün sonra işten ayrıldım. Senden olabildiğince uzağa gittim. Duygularımı bir kenara bıraktım. Acı çektim. Hala çekiyorum. Sana söyleseydim beni durdurabilirdin. Ben senden kaçmak zorundaydım. Dört yıl sonra aynı iş yerine tekrar geri dönüp çalışmaya başlamıştım.  Seni ağabeyine sordum. Ağabeyin beni tanıyordu. Neden sorduğunu anlıyorum bayım dedi. Kız kardeşim senin hakkındaki düşüncelerini bana sormuş ve ben seni okeylemiştim dedi. Ne yapıyor diye sorduğumda kız kardeşim birisiyle evlendi ve şimdi iki çocuğu var dediğinde senin adına sevinmiştim. Ertesi gün sen geldin. İçeri girmedin. Kapıdan baktın. Ve gittin. Beyaz yüzün, uzun saçlarınla, insana güven veren bakışlarınla ve güzel gözlüklerin ile seni hala gözlerimin önünde kapıdaki aptalsın denecek kadar belli ettiğin ve sertçe baktığın bakışlarınla ve pişmanlığım ile hayal ediyorum. O bakışların beni hiç bırakmıyor. Biliyor musun?

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir